Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: Hiçbir Chp’li Atatürk’ün Derneğine Sahip Çıkmakta Tereddüt Etmeyecektir

Siyaset - 01/06/2024 12:38:17
Paylaş:

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 17’nci Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Bu derneğe sahip çıkmak, birilerinin sahip çıktığı gibi TÜRGEV, TÜGVA, Okçuluk Vakıflarına yani muktedirlerin mahdumlarının iktidar alanlarına, Ensar gibi birtakım yapılara herkes dört elle sarılırken, kamu kaynaklarını aktarırken, kentlerin en önemli binalarını, varlıklarını uzun süreli anlaşmalarla bu vakıflara devrederken hiçbir CHP’li yerel yönetici, belediye başkanı, belediye meclis üyesi Atatürk’ün derneğine sahip çıkmakta tereddüt etmeyecektir” ifadesini kullandı.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 17’nci Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Özel, “Biraz önce Sayın Hüsnü Bozkurt ayrı ayrı isimlerimizi söyledi. Bizleri onurlandırdı. Ben de Sayın Özden Toker’in şahsında Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını, burada bulunan her birinizin şahsında Cumhuriyet’e, kuruluş ilkelerine, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının devrimlerine sahip çıkan herkesi CHP Genel Başkanı olarak sevgi ve saygı ile selamlıyorum” dedi. Özel, şunları kaydetti:

“1992’ydi. İzmir’de bir avukat bürosunda İzmir şubesinden Manisa şubesinin kuruluş yetkisine referans olmaları için 18 yaşında dört genç heyecanla İzmir’e gitmiştik. O gün bugündür Atatürkçü Düşünce Derneği ile birlikteyiz. Temas halindeyiz. Manisa’da lise bittikten sonraki üç ayımız, Manisa’da kütüphanenin karşısındaki ilk dernek binasının boyanması, mobilyalarının çeşitli yerlerden tedarikiyle, evlerden getirdiğimiz kitaplarla mütevazı bir kütüphane oluşturulmasıyla geçmişti. Biraz önce Sayın Başkan’ın ifade ettiği gibi başta Kurucu Genel Başkanımız Muammer Aksoy olmak üzere, buraya, bugünlere gelinirken sadece emek verilmedi, katkı sunulmadı. Can verildi. Canlar verildi ama Derneğin kuruluş amacından ve Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinden asla taviz verilmedi. Dün bir televizyonda ‘Cumhuriyet nedir’ dediklerinde pek çok kez söylediğim bir şeyi daha söyledim diye biraz önce Gülsün Hanım elimi sıktı. ‘Benden bahsetmişsin’ dedi. Aslında bahsettiğim Gülsün Hanım’ın şahsı değildir. Bahsettiğim şudur. Cumhuriyet, Manisalı bahçıvan Abdullah Ağa’nın ve memur Agah Efendi’nin öğretmen çocuklarının oğlu Özgür Özel’i 10 yaşında, yatılı okula, devlet parasız yatılı bursu ile yollayan bir bahçıvanın torununu, onu günü geldiğinde İsmet İnönü’nün torunuyla yan yana oturtan şeyin adı Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet, gazete bayiliği yaparak çocuğunu hukuk okutan Mansur Yavaş’ın babasına ve bir yaşında babasız kalan evladını cezaevi lojmanlarında büyüten ve halen daha bir kadın cezaevinde infaz koruma memuru olan Perihan Hanım’ın oğlu Hüseyin’i 30 yaşında Çankaya Belediye Başkanı yapan rejimin adı Cumhuriyet’tir.”

“O yüzden Atatürkçü Düşünce Derneği çağırırsa onun önünde bir engel olmaz. Çünkü Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Başkanı Cumhuriyet’in yüzüncü yılının son seçimini hepimiz çok istediğimiz ve bu ülke çok hak ettiği halde kaybettiğinde, hepimiz yıkılmışken, hep birlikte bir çare ararken, ‘Biz buna nasıl bir çare buluruz, bu yere düşen omuzları, öne eğilen başları nasıl kaldırırız, moralleri nasıl yükseltir, mücadele azmini yeniden nasıl kazanır, hem partiyi hem bütün Atatürkçüleri, Cumhuriyetçileri nasıl ayağa kaldırırız’ deyince, buna ilişkin irademizi ortaya koyarken ilk geldiğimiz bina bu binadır. İlk kurumsal ziyaretimiz Atatürkçü Düşünce Derneği’nedir. O derneğin kıymetli başkanı bizi dinlemiştir, gözümüzün içine bakmıştır. Elimizi tutmuştur. ‘Ölene kadar arkanızdayım’ demiştir. Adaylıktan sonra bizi ilk ziyarete gelen de odur. Ekibi ve kadrosudur. Sonrasında da makamımızda ilk ziyarete gelen kurum da Atatürkçü Düşünce Derneği’dir. Sayın Hüsnü Bozkurt’a, yönetimine, tüm illerde, ilçelerde geçen seneki büyük üzüntüden sonra hep birlikte ayağa kalkmamıza katkı sağlayanlara ve 31 Mart’a doğru, Atatürkçü, ilkeli, çok sayıda genç ve kadın adayımızla birlikte 47 yıl sonra Atatürk’ün partisini birinci parti yapma hayaline inanan, hedefine de bizi ulaştıran sizlere saygılar ve sevgiler sunuyorum.”

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Halk Fırkası’nın 11 Aralık 1923 tarihli toplantısında kabul edilen nizamnamenin ikinci maddesi olan halkçılığı şöyle tanımlıyor. Bu nizamnamenin orijinali şu anda CHP’nin grup yönetimi toplantı salonun girişinde sağ üst köşede bir camekan içinde Osmanlıca olarak muhafaza edilmektedir. Orada duruyor. O nizamnamenin ikinci maddesinde, ‘Halkçılar hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin imtiyazını kabul etmeyen, kanunları vaaz etmedikleri mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir’ diye yazılmış. Atatürk’ün ağzından okunmuş. Oybirliğiyle ve alkışlarla kabul edilmiştir. Biz Atatürk’ün yolundan sapmadan kurucu değerlerimizden taviz vermeden, seçimleri kazanmak için başkaları gibi olmadık yollara sapmadan, kendimiz olursak kazanamayız, kapsayamayız şeklindeki özgüvensiz bir siyasete yönelmeden, CHP’nin kuruluş ilkeleri, yakamızda gururla taşıdığımız altı okun her birisinden gurur duyarak, her birisine sahip çıkarak, sizlerin emekleri ve gayretleri ile partimizi birinci parti yaptık. Bundan sonra da üç tanesi Ankara Büyükşehir, Çankaya ve Sakarya’daki tek belediyemiz Sapanca Belediyesinin, Sakarya’da yakılan çoban ateşinin sahibidir kendisi. O kıvılcım Cumhuriyet ateşini Sakarya’daki bütün belediyelere taşıyacak inşallah. Üç tanesi karşımda. 409’u Türkiye’nin yedi bölgesinde halkçılığı odağa alarak, nepotizm, akraba kayırmacılığından, eş, dost kayırmacılığından uzak durarak, bir lidere, bir cemaate değil çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna sadakat duyan liyakatli belediye başkanlarımızın emekleriyle hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu parti Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının yapılacak ilk seçimlerini de kazanacak ve Atatürk’ün partisini iktidara taşıyacaktır. Bunun için illerinizde, ilçelerinizde başkanlarımıza sahip çıkın. Başkanlarımıza destek olun. Yardımcı olun. Kusurlarını kulağına söyleyin. İyi yaptıkları işlerin görünür kılınmasına katkı sağlayın. Çünkü onlar bu kez birer yerel yönetici olmaktan başka bir görevle vazifeliler. Her birinin cebinde bir anahtar var. 409 anahtar var. Onların ceplerinde. Başkanlarımın cebindeki anahtar illerinin altın anahtarı değildir. Başkanlarımın cebindeki anahtar belediyenin kapısının ve kasasının anahtarı değildir. Dört yıl görevlerini yapıp da gönülleri kazandıkları ve işte Cumhuriyet’in partisi, işte onun partisinin Türkiye’yi yönetme vakti dedirtecek ve ellerindeki anahtar önümüzdeki dönem CHP iktidarının anahtarıdır. Yapacakları hizmetlerle, gösterecekleri gayretlerle ve bu toplumda yaratacakları memnuniyetle gelecekte bu ülkeyi dürüst, namuslu, çalışkan, liyakatli kadroların yönetmesine yol açacaklar. Türkiye’nin geleceğine yön vereceklerdir.”

“Buradan sonra biraz önce İnönü Vakfı için söyledim. Sosyal Demokrasi Derneği için söyledim. Çağdaş Yaşam için söyledim. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı için söyledim. Buradan bir kez daha söylüyorum. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bütün üyelerine başkanlarımız, Türkiye’nin dört bir yerindeki Atatürkçü Düşünce Dernekleri de başkanlarımıza emanettir. Bu bina sevgili Mansur Yavaş’ın gayretleri, iradesiyle bu hizmeti yapmak için tahsis edildi. Bu çok önemli bir yaklaşımdır. Bütün belediye başkanlarımız, Atatürkçü, laik, çağdaş herkese sahip çıkmak, Atatürkçülüğü savunan, anlatan, Atatürkçüleri örgütleyen sizlere hizmet etmek durumundadır. İlçenizde, ilinizde, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin nasıl bir ihtiyacı varsa, başvuracağınız ilk yer en yakındaki CHP’li belediyemizdir. Hepsi emirlerinizdedir. Çünkü bu derneğe sahip çıkmak, birilerinin sahip çıktığı gibi TÜRGEV, TÜGVA, Okçuluk Vakıflarına yani muktedirlerin mahdumlarının iktidar alanlarına, Ensar gibi bir takım yapılara herkes dört elle sarılırken, kamu kaynaklarını aktarırken, kentlerin en önemli binalarını, varlıklarını uzun süreli anlaşmalarla bu vakıflara devrederken hiçbir CHP’li yerel yönetici, belediye başkanı, belediye meclis üyesi Atatürk’ün derneğine sahip çıkmakta tereddüt etmeyecektir. Bundan sonraki süreçte bize dair herhangi bir eksiklik olursa ilk başvuru 947 ilçemizdeki ilçe başkanlarımız, ikinci telefon Hüsnü Bozkurt üzerinden Genel Başkan’adır.”

“Bundan sonraki süreçte artık Mansur Yavaş’ın ortaya koyduğu iradeyi tüm belediye başkanlarımız koyacak. Çağdaş, laik, Atatürkçü yapıya sahip olan kim varsa, kimseyi ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden, Türkiye İttifakı diyoruz ya Türkiye İttifakı milli takım gol atınca ayağa kalkan herkestir. Türkiye İttifakı dünyanın öbür ucundaki filenin sultanları ile gurur duyan, yürekleri onlar için atan herkestir. Ayağa kalkıp milli takımla kim İstiklal Marşı söylüyorsa Türkiye İttifakı onu da kapsamaktadır. Atatürkçü Düşünce Derneği, sol ve sosyalistlerin derneği değildir. Aynı Türkiye İttifakı gibi bütün demokratlara, bu ülkenin kuruluş ilkelerine sahip çıkan bütün demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, Kürt demokratlara, sosyal demokratlara. Ülkenin birliği ve bütünlüğüne sahip çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in kurucu kadroları ile sorunu olmayan bütün demokratlara kucak açıyoruz. Bütün demokratları Atatürkçü Düşünce Derneği’nin üyesi kabul ediyoruz. O yüzden bu dernek hepimizin derneğidir. Bu dernek kurucusu Muammer Aksoy’un derneğidir. Bu derneğin esas kurucusu Cumhuriyet’i kim kurduysa, CHP’yi kim kurduysa odur. Bu derneğin de kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.”

“İsmini anmadım diye sakın 29 Ekim Kadınları Derneğ’ini kapsam dışı tuttuğumu kimse düşünmesin. Adını anamadığım tüm yapılarla ilgili duygum, biraz önce adını andığım tüm dernekler, vakıflar ve yapılar için aynıdır. Bir kez de Sayın Genel Sekreteri burada olduğu için bir selam da Cumhuriyet’in ilk yüzyılının seçilmiş son tarafsız Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e buradan yürekten bir selam yollayalım. Burada demokratik bir kongre olacak, genel kurul olacak. Demokratik bir yarış olacak. Her ikisine de başarılar diliyorum. Seçilecek olan yeni yönetime gönülden başarılar. Şartsız ve sınırsız bir destek vaat ediyorum. Bugüne kadar görev yapıp bırakacaklar varsa hepsine emekleri için teşekkür ediyorum. Böyle yapılarda görev bırakılmaz bir tek unvan bırakılır. Görev derneğe sonuna kadar sahip çıkmaktır.”

“Bu güzel günden birazdan çok adetim olmadığı üzere kalkacağım ve ayırılıp gideceğim ama gittiğim yere bir selam yollayacağınızdan eminim. Gittiğim yer İstanbul’da bir kreş. O kreşte bir mezuniyet var. O çocuğun babası o çocuğu o kreşe hiç bırakamadı. Hiç alamadı. O çocuğun babası benim yerime bir şey yapıyor. Ben de bugün onun yerine kızının mezuniyetini izlemeye gidiyorum. O çocuğun babası Tayfun Kahraman. Hepimiz yerine yatıyor. Tarihi bir rövanş almak için İstanbul’un beton Taksim Meydanındaki tek parka Topçu Kışlası yapmak istediler. Ağaçları kesmek istediler. Odaların başkanları bir inisiyatif oluşturdu, yapmayın dediler. Dozerler gelince önüne geçtiler. Çadır kurdular, çadırlarını gelip FETÖ’cüler yaktılar. Direndiler, çoğaldılar. 100, 1000, 10 bin oldular. Orantısız güç saldırı ile 80 ilde 15 milyon kişi oldular. Hep birlikte direndik. Tayfun Kahraman dönemin Başbakan Yardımcısı ile görüştüğünde şartları sıraladı. Başbakan Türkiye’ye gelmesin, bakanlar istifa etsin, yönetimi bize devredin demedi. Deseydi darbeci olurdu. Tayfun Kahraman sadece şunu dedi. Ağaçları kesmeyin, topçu kışlası yapmayın, AKM’yi yıkmayın. AVM yapmayın. Silah atar gibi gaz bombası atıyorlar arkadaşlarımız kör oluyor, ölüyor. Bunları yapmayın. Çadırları yaktıran, sis bombasını vergi gibi kullanan İstanbul, Ankara ve Hatay emniyet müdürlerini görevden alın. Bir de gözaltına aldığınız gençleri bırakın. Yedi talep. O görevi bıraksın dediği üç kişi o gün güya darbeyi bastırıyorlardı. Üçü de 15 Temmuz akşamı darbeye kalkıştı. Üçü de şu anda bir silahlı terör örgütü mensubu olmaktan hükümlü durumdalar ama onların terörize ettiği Taksim Meydanı, Gezi Parkı, ağaçları savundukları için içeride yatan arkadaşlarımızı 11 yıl sonra halen daha aynı kin ve nefretle içeride tutuluyorlar. Tayfun Kahraman dönemin Başbakanı ile yaptığı görüşmeden sonra da çıkıp ağaçların kesilmeyeceğinin garantisini aldığını, yargı kararının bekleneceğini, referandum yapılacağını ve artık Gezi’den ayrılmayı takdirlerine Gezi sakinlerinin sunduğunu söylemiş. Çatışmanın değil uzlaşının tarafı olmuş. Ortaya çıkan son gün görüntülerinde hiçbir sorumluluğu olmayan beş kişiden bir tanesi. Birisi Osman Kavala’dır. Birisi sevgili Can Atalay’dır. Birisi Mine Özerden’dir. Bir diğeri Çiğdem Mater’dir. Birisi de ne kaydına gidebildiği evladının, ne de baba mezuniyetime gelebilecek misin deyip, camın arkasından hazırladığı dans gösterisini babasına gösteren Vera’nın babası Tayfun Kahraman’dır. Tayfun Kahraman ve hepsi hepimizin yerine, hepimiz ki Gezi’yi sahipleniyoruz. Gezi’nin barışçıl, çevre duyarlılığı olan, Gezi’nin yaşam biçimine müdahale olduğunu gören, ona itirazı meşru bulan, anayasal direnme, toplanma ve gösteri hakkını sahiplenen bizler olarak Tayfun Kahraman bizim yerimize, sizin yerinize yatmaktadır. Hepimizin yerine yatmaktadır. Ben de hepimiz adına hem bütün Gezi’de haksız yere tutuklu ve hükümlü olanlar hem de sizin yerinize Vera’ya sevgilerimi götürüyorum. Sizin alkışlarınızla aranızdan ayrılıyorum. Sağ olun, var olun.”


Toplam Yorum(0)
Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yapmak ister misin?

Yorum Yap

Dikkat Çekenler

Aday veya Haber Öner